KALKINMA
EYH, kalkınmayı, insanların kendilerini biyolojik, entelektüel, sosyal, psikolojik ve spritüal olarak geliştirmeleri ve kendilerini gerçekleştirmeleri için gereken kaynaklara, özgürlüklere, doğayla uyum içinde sağlıklı bir yaşama, barışa ve sosyal huzura ulaşma eylemlerinin tümü olarak tanımlar.
Kalkınmayı ekonomiden ibaret olarak gören yaklaşımların ‘zenginlik’ ölçütü olarak tanımladıkları, Gayri Safi Milli Hasıla’nın ve bunun kişi başına düşen miktarının yükseltilmesi,insanın gelişimine, kendini gerçekleştirmesine, özgürlüklere, doğanın korunmasına, barışa ve sosyal huzura katkıda bulunmadığı sürece EYH tarafından onaylanmaz, kabul edilmez.
EYH, toplumların ve insanların, daha çok sahip olmaya ve daha çok tüketmeye dayalı bir ekonomik sistem içerisinde mutlu olamayacakları tespitini yaparak, kalkınmanın insani yönüne vurgu yapar ve insani gelişmenin kalkınmanın özünü oluşturması gerektiğini savunur.
EYH, toplumların kendi içlerinde veya toplumlararası alanda var olan eşitsizliklerin devam ettiği bir dünyada, toplum ortalaması değerlerin refah düzeyini göstermekte kullanılmasının aldatıcı olduğunubilerek, yaratılan değerlerin bölüşümünde hakkaniyete dayalı mekanizmalar kurulmasının önemli bir ihtiyaç olduğundan hareketle, insanca kalkınma olması gerektiğini savunur.
EYH, üretimin, dağıtımın ve tüketimin en verimli şekilde gerçekleşmesi için bilim merkezlerinin, girişimcilerin ve kamu yönetimlerinin iş birliği içinde ve eş uyumla çalışmaları gerektiğinin önemine vurgu yapar. Daha nitelikli ve ucuz mal ve hizmetlerin üretilmesinde rekabetin rolünü bilen EYH, sosyal faydanın da bir unsur olarak dikkate alındığı, kamunun düzenleme ve denetleme görevlerinin disiplin ve ciddiyetle yerine getirildiği, bütünleşik sistemlerin kurulmasını savunur.
EYH, maliyetlerin düşürülmesi ve rekabet gücünün artırılması ve benzeri nedenlerle çocuk ve kadınlar başta olmak üzere işgücünün istismar edilmesine, çevreye, dönüşü olmayan zararlar verilmesine, toplum içinde ve toplumlar arasında kalkınmışlık farkının büyümesine karşı çıkar. Bu bağlamda olmak üzere işgücünün örgütlenmesi ve etkili bir aktör olarak sosyal yapıda yer alması için gereken düzenlemelerin yapılmasını savunur.
EYH kalkınmanın, insanı merkeze koyarak, yerküreyi koruyarak, tam demokratik bir sosyal ve siyasi sistem içinde, barış ve adaletle, bilim ve sanatın desteğinde, geleceğe karşı sorumlulukların yerine getirilmesiyle ve dayanışma halinde gerçekleştirilebileceğine inanır.
EYH, kalkınmanın sadece bir ülkeye özgü olarak sağlanmasının mümkün olmadığı görüşüyle kalkınma politikalarında komşu ülkelerle, içinde bulunulan büyük coğrafyadaki ülkelerle ve nihai olarak dünyadaki tüm ülkelerle karşılıklı bağımlılık esasına göre düzenlenmesi gerektiğine inanır. Bu cümleden olmak üzere EYH’nin kalkınma yaklaşımındaki değerler manzumesinin, başta Birleşmiş Milletler çatısı altında bulunanlar olmak üzere, uluslararası kalkınma ajansları tarafından da benimsenmesi gerektiğini savunur.