ADALET
Hak kavramının, insanların kendi aralarındaki ilişkilerinde ve insanla evrendeki tüm varlıklar arasında var olması gerektiğine inanan EYH, hakkın tecelli ediş şekli olan adaletin tüm tasavvur ve uygulamalarda birincil önceliği haiz bir değer ölçüsü ve kıstas olduğunu savunur.
EYH, bir tek kişiye yapılan adaletsizliğin, tüm topluma yönelmiş bir tehdit olduğunu kabul ed er, adil olmayan sistemlerin er veya geç çökeceğini bilir; adil olmayana karşı mücadelenin adalet ölçüleri içinde verilmesi gerektiğine inanır. Bu bağlamdan olmak üzere, kendine yapılan haksızlığın, başkasına haksızlık yapma hakkı vermeyeceğinin altını çizer.
EYH, herkese eşit davranılması gerektiğini ileri süren denkleştirici adaletin ve herkesten gücü oranında alıp, herkese ihtiyacı oranında verilmesi gerektiğini öngören dağıtıcı adaletin yanında, somut olayın şartlarının dikkate alınması gerektiğini ileri süren nesafetin ve güçlünün karşısında güçsüzü korumayı ve güçlendirmeyi amaçlayan sosyal adaletin de olması gerektiğine inanır.
EYH, yürürlükteki hukukun ötesinde ve üstünde, değişmez, salt, genel geçerliği olan adalet ülküsünün yaşatılmasından yanadır; adaletin en yüksek değerine şeffaf toplumlarda ve yapılarda ulaşılacağını bilir. Şeffaflık zeminine oturmuş olan bireysel hak ve özgürlüklerin, bireysel ve toplumsal güvenlikle desteklendiği durumların, adaletin gelişmesi ve uygulanması için en uygun orta mları hazırladığını bilen EYH, adil bir toplum ve kamu düzeninin iki önemli unsurunun, toplumdaki adalet kültürü, hukuk anlayışı ve hukuk sistemi olduğunu savunur.
Siyasi sistemde güçler ayrılığı ilkesini benimsemiş olan EYH, yargının bağımsızlığına halel getirecek hiç bir düzenlemeyi savunmaz. Yasama ve yürütmenin yargı üzerinde vesayeti ve etkisi olmasını kabul etmez. Yargı mekanizmasının, gücü elinde bulunduranların maddi, manevi, siyasi çıkarları doğrultusunda hareket etmesinin toplumu çürüten ve yozlaş tıran bir uygulama olduğuna inanarak her türlü dış etkiden korunmuş, bağımsız ve tarafsız bir yargı sisteminin kurulması için hemen harekete geçilmesi gerektiğini savunur. Bireylerde adalet duygusunun gelişmesinde, edebiyat, müzik ve resim başta olmak üzere tüm sanat dalları ile desteklenen estetik anlayışının önemine dikkat çeken EYH, fizyoloji, psikoloji, felsefe ve antropoloji bilimleri ile insanı daha derinden tanımanın hukuk sistemlerine daha sağlam temeller kazandıracağının bilinci ile hem genel eğitimde, hem de hukuk eğitiminde sayılan alanların öğrencinin aktif olduğu eğitim yaklaşımları ile içselleştirilmesi gerektiğini savunur. Adaletin, adil olmanın ailede, okulda ve toplumsal yaşamın her alanında yaşamsal önem taşıdığını bilen EYH, bireylerin kendi çıkarı doğrultusunda olanı değil, adil olanı savunacakları bir değerler sisteminin yerleşeceği Türkiye tasavvurunu hayata geçirmenin toplumsal barış, huzur ve refahımız açısından çok etkili bir araç olduğuna inanır.